Yalan
Author: pessoa /Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde bir baba ile bir kızı varmış. Baba bu kızı evde yalnız başına bırakır uzak ülkelere ticaret yapmaya gidermiş. Baba gidince bu kız yalnız kalırmış. Bu kızın hiç arkadaşı falan yokmuş. Odasında oturur, camdan dışarı bakarmış. Günlerden bir gün babasını yolcu etmiş, yine camın önünde oturuyormuş. Ağlamaklı bir sesle “babacığım sen gelene kadar yalnız başıma ne yapacağım babacığım!” diyormuş kendi kendine. Gözleri dolu dolu olmuş. Öylece cama baka kalmış. Derken bir sesle irkilmiş. O da ne! Camın önüne küçücük bir kuş konmuş ” Niye ağlıyorsun Ayşecik?” diye sormuş. Kızın hayret içinde gözleri iri iri açılmış.”Baba uzak ülkelere gitti beni de yalnız bıraktı “ demiş. Kuşta sen ağlama ben sana arkadaşlık ederim demiş. Kız buna çok sevinmiş. Gerçekten bana arkadaş olur musun? demiş. Kuş “tabi olurum” demiş. “Her gün bu camın önüne gelir, sana başımdan geçenleri anlatırım” demiş. Ayşecikle anlaşmışlar. Kuş her gün gelmiş camın önüne. Ayşecik kuşu sevinçle karşılarmış.
Kuş anlatmaya başlamış. “Bir gün yem aramaya çıkmıştım bir inci tanesi buldum. Onu alıp kuyumcuya götürdüm. Kuyumcu bana çok para verdi Fakir bir anneyle 3 çocuk vardı. Bu parayı onlara götürdüm. Çok sevindiler. Küçük kız bana bir avuç darı verdi. Ben de buna sevindim. Darıları yedim. Küçük kız beni avucuna aldı. “Bak” dedi “ben rüyamda peri padişahının oğlunu gördüm. Ona âşık oldum ama nerde olduğunu bilmiyorum. Bana onun nerde olduğunu bulur musun?” Ben de ona “bulurum” dedim. Aslında peri padişahının oğlu da bu kızı rüyasında görmüş âşık olmuş. Yemeden içmeden kesilmiş o da kızı bulmak istiyordu. Ben de bunu biliyordum. Onun için kıza “bulurum” dedim ve peri padişahının ülkesine gittim. Oğlan perişan bir şekilde sarayın bahçesinde dolaşıyordu. Omzuna kondum. “Senin derdinin çaresini biliyorum” dedim. “Senin âşık olduğun kız seni rüyasında görmüş o da seni bulmak istiyor” dedim. Bunu duyan genç prens hayretle gözlerini açtı, “beni ona götür” dedi. Atına atlayıp beni takip etmeye başladı. Gece gündüz dere tepe aşarak kızın ülkesine geldik. Prens çok sevinçliydi kızın evinin kapısına kadar gittik. Kız da elinde bakraçla çeşmeye gidiyordu. Kıza seslendim. “Bak peri padişahının oğlunu sana getirdim” dedim. Erkek attan indi. “Ben aylardır yıllardır seni arıyorum” dedi. Kız da “ben de seni bekliyordum” dedi. Erkek ile kız ata atladılar. Çıkıp gittiler. Sonra padişahın adamları gelip kızın annesini kardeşlerini padişahın sarayına götürdüler. Mutlu mesut yaşadılar.
“E e e Ayşecik akşam oldu. Ben yuvama döneyim yarın yine gelirim. Sana anlatacak çok hikâyem var. Göreceksin bak, babanın günleri nasıl geçti anlamayacaksın” demiş kuş ve böyle devam etmişler. Ayşecik her gün kuşu beklemiş. Kuş her gün ona bir şeyler anlatmış. Günlerin nasıl geçtiğini anlayamamış. Bir de bakmış ki günün birinde babası gelivermiş. Ayşecik’in mutlu olduğunu gören babası da çok sevinmiş. Babası da kızı da çok mutlu olmuşlar.
Doğuzlan baci (Bir Erzurum Masalı)
Author: pessoa / Labels: doğuzlan baciUpuzun kış geceleri boyunca halk umumiyetle ev gezmelerine gider. Bu ziyaretlerde bir çok eğlencenin yanı sıra masal da anlatılır. İyi bir anlatıcının ağzından dinlenince tadına doyum olmayan hikâyeleri yalnız küçükler değil, büyükler de can kulağıyla dinlerler. Böyle nezih bir aile toplantısında semaver kurulup çay demlenince gayet güzel(hekat) anlatan birisine rica yağmaya başlar:
−Ağabey hele iyi bir hekat söyle de dinliyek.
−Emii,emi ne olursan bitene annat.
−Eeeee uşah siz de goymirsiz ki ağız dadıynan bir bardah çay içah.
Yalvarmalar yakarmalar biraz daha artar. Aslında bunlara hiç lüzum yoktur. O nasıl olsa anlatacaktır. Ama biraz nazlanmak, hem anlatanın hem de anlatılan masalın kıymetini arttırdığı için her zaman başvurulan bir yoldur.
−Bülmiremki ne annadim ,hepsini bülirsiz −Vallah yoh annat da ne annadırsan annat.
−Ama bah ben annadan da şamata (1)etmek ,hekata garışmah yoh,tamam mi?
Herkes şartlara uymayı kabul eder.
−Gız Anşa hele emin arhasına bi yastıh daha goy.Rahat rahat annadsın.
−Agabey di hadi herkes seni beklir.
Cigarasını sarar,sarı kehribar başlı yasemen ağızlığına takarve sigarasını yakar.Bir iki öksürür anlatmaya başlar.
−”Bir varmış,bir yoğumuş “ der demez hep bir ağızdan “Hoş geldin” denir,hekatçı da “hoş bulduh “ der ve devam eder:
−Bir melmeketin birinde bir Doğuzlan(3) baci varmiş. Bi gün yolda giderken çift süren bir çifciye raslamış. Çifci : −Doğuzlan baci nereye gidirsen ? demiş.
−Vay seni doğura doğura duvara yapışasan.Hele bah ki ben Doğuzlan miyam?
−Ya nesen?
−Erincekli Eze hanım ,Bürüncekli Büze hanım,al vallaki küçük hanım nere gidirsen?
−Gendime goca bulmiya.
−Beni alirmisan?
−Alıram, alıram amma dögende nerenlen dögersen?
−Anbu elimdeki sabannan.
−Vay gemiklerim ,of dalım.Hadi ordan ben seni almiram,demişve oradan uzaklaşmış.Getmiş getmiş davarlarıni otlatan bir çobana raslamış.Çoban Doğuzlan Baci’yi görürgörmez:
−Ooooo…..Doğuzlan Baci beleh yelyepenek (5) nere gidirsen ?
−Seni doğura doğura duvara yapışasan, hele bah ki ben Doğuzlanmiyam?
−Ya nesen ?
−Erincekli Eze hanım ,Bürüncekli Büze hanım,al vallaki küçük hanım.
−Erincekli Eze hanım ,Bürüncekli Büze hanım,al vallaki küçük hanım nere gidirsen?
−Gendime goca bulmiya.
−Beni alirmisan?
−Alıram, alıram amma dögende nerenlen dögersen?
−Bah bu elimdeki degeneginen.(7)
−Of of belim gırildi,vay gaburgalarim ,ben seni heç alırmiyam,demiş.Oradan da gitmiş.Çoban da arhasından bahıp gülirmiş.Bir kırtik(8) yer getmiş,bir sıçana raslamış.Sıçan :
−Doğuzlan Baci nere gidirsen?
−Vay seni doğura doğura duvara yapışasan.Hele bah ki ben Doğuzlan miyam?
−Yah nesen?
−Erincekli Eze hanım ,Bürüncekli Büze hanım,al vallaki küçük hanım nere gidirsen?
−Gızma baci eleh olsun nere gidirsen?
−Gendime goca bulmiya.
−Beni alir misan?
−Alıram, alıram amma dögende nerenlen dögersen?
−Bah bu guyruğumnan.
−Ey eleyse, hade evlenah.
Beraber çıhmış getmişler. Dügün dernek gurmuşlar, evlenmişler.
Hekatın burasında anlatan susar. Herkes heyecanla neticeyi bekler. Anlatan :
−Bu bele getmez.Heleh bene köpigi bol bi gehve bişirin bahim.Ev sahibi:
−Gız gözün kor ola,daha durirsan?Kız apar topar koşar.Kahveyi pişirip hemen getirir.Bu arada diğer misafirlere çerez,meyve ikram edilir.Anlatan kahvesini bitirdikten sonra devam eder:
−Derken aradan zaman geçer, bunlar bir gün çamaşır yıhamaya giderler.
O civarda da bir bey gonağında dügün vardır. Bir ara sıçan Doğuzlan Baci’ye döner:
−Sen burada çamaşırları yeha, ben gidim dügün evinden birez pahlava ,börek getirim.Der ve gider.Doğuzlan Baci da çamaşırlari yıharken oradan geçen kervan develerinden birinin ayah çuğuruna düşer.Ne mümkün çıhamaz.O sırada da dügün evine bir atlı gafilesi gelirmiş.Doğuzlan Baci çuhurdan onlari görür ve bağırmaya başlar:
−Ey atlılar atlılar
Şalvari mor atlilar
Gidesiz toy (10) evine
Diyesiz Samur bege
Boyu uzun Boylan hatun
Saçi uzun Mercan hatun
Can hatun,Canan hatun
Deve izi derin göle düşmüş çıhamir.
Atlılar etraflarina baharlar. Heş kimseyi göremezler,yola düşer dügün evine gelirler.Bir iki hoşbeşten sonra yolda duyduhlarıni annadırlar. Sıçan da arısdah da (11) pahlavaları yerken gonuşulanlari duyar. Hama (12) oradan bir dilim börek alır,goşmiya başlar.Doğuzlan Bci’nin yanına gelir.Amma aradan epey bir vahıt geçmişdir.Doğuzlan Baci ‘ya elini uzadır.
−Elin ver beserek.
−Hadi köpek ben senden küserek.
−Elin ver beserek.
−Hadi köpek ben senden küserek
Sıçanın canı sıhılır.Bir iki sefer daha yalvarır.Bahar ki Doğuzlan Baci elini uzatmir.Başlar çuğurda tepinmeye:
−Küserek küserek,teperege teperek,ezerege ezerek der ve bir eyce çuhuri çamurunan doldurur.Tepi Doğuzlan Baci geberir gider,sıçan da ondan gurtulur gurtulmaz goşa goşa dügün evine gider.Hekat da burada biter.
−Ağzan sağlıh agabeyi ne bi güzel hekat annaddın.
−Emi bah bi dahaki sefere daha uzun olsun.
−Dihadi uşah vahıt da epey gec olmuş, toplanın gidah.
Böylece toplantı sona erer. Herkes çekilip evlerine gider. Çocuklar bir dahaki hikâyenin heyecanıyla tatlı bir uykuya dalarlar.
Ben de çoğu kereler duyduğum bu tatlı heyecanlı anları özlemle hala anarım.
İhsan Coşkun ATILCAN
Erzurum Ağzı, Halk Deyimleri ve Folklor Sözlüğü
Popüler Yayınlar
-
"Yokuşlarda ter dökerek, inişlerde tırnak sökerek giderken önlerine öyle bir dağ dikilmiş ki, ne dolanı çıkılır, ne tırmana tırmana. Ha...
-
Bir varmış bir yokmuş. Allahın kulu çokmuş. Çok demesi günahmış. Memleketin birinde bir keloğlan’la yaslı annesi varmış. Annesi "Kel oğ...
-
Bir gölün çevresinde binlerce ördek yaşıyordu. Bu ördekler çeşitli yarışmalar düzenlerler, centilmence mücadele ederler ve birinci gelenleri...
-
Bir varmış bir yoğmuş Allahın gulu çoğmuş, çok dimesi günâmiş. Bir horuz varımış; küllükte eşiniken ayağına diken batmış. Bunu çıkarmamış bi...
-
Upuzun kış geceleri boyunca halk umumiyetle ev gezmelerine gider. Bu ziyaretlerde bir çok eğlencenin yanı sıra masal da anlatılır. İyi bir a...
-
Bir gün başımdan kavak yelleri esti... Nasip, kısmet deyip düştüm yola. Az gittim, uz gittim; inişlerde ter dökerek, yokuşlarda tırnak söker...
-
Peter, çizmelerinin topuklarını donmuş toprağa sürte sürte e ve dönüyordu. Topuklarının yer yer buz tutmuş toprağa küt... küt... vuruş...
-
Bir zamanlar Hansel ve Gretel adında iki kardeş varmış. Anneleri onlar daha bebekken ölmüş. Odunca olan babaları, anneleri öldükten birkaç y...
-
“Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde deve tellal iken, pire berber iken, anam benim beşiğimi tıngır mıngır sallar...
-
Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış. Ama bu kral insanların kralı değilmiş. Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşla...
Dost Sayfalar
-
Bizim De Bir Tarzanımız Vardı : Manisa Tarzanı - 1963 senesinin 31 mayıs sabahı, Manisa sokaklarında gezinen bahar rüzgarı, pek bir ağırdır. Ne taze toprağın, ne *Spil Dağı*'ndan gelen çiç...